
Uzun zamandır bir okuma grubum var. Hepimiz kendi pencerelerimizden gördüklerimizi paylaşıyoruz, her bir kitap başka başka tatlar bırakıyor hafızalarımızda. Birlikte bir iş yapmanın keyfi kitap okurken daha bir güzelleşiyor.
Bu sefer sırada, daha önce hiç duymadığım bir yazar vardı; Javier Cercas, İspanyol yazar, modern İspanya tarihinin edebi belliği olarak tanımlanıyor. Saplantı, Kiracı, Salamina Askerleri, Işığın hızı, Sınırın Yasaları, Karanlıkları Hükümdarı adlı eserlerinden dünyaca ünlü olan Salamina Askerleri.
Biz “Işığın Hızı” kitabını seçmiştik. Arka kapağında verilen tanıtım şöyle;
yazar olmak isteyen bir gencin -bu Cercas olmalı!- bir teklifi değerlendirerek Amerika’ya gitmesini, Illinois Üniversitesi İspanyolca bölümünde asistanlık bursuyla günlerini geçirirken tanıdığı Rodney Falk’ı ve onun hikâyesiyle adım attığı karanlık yolu anlatıyor.
Vietnam gazisi Rodney Falk, savaşta kaybettiklerinin telafisi olmadığının farkındadır. Kardeşi Bob’u yitirmiştir. Katliamlarda rol oynamış, masumları öldürmüş, kendi de bir otobüs durağında patlayan bombadan kıl payı kurtulmuştur. Falk’ın cezası hayatta kalmak, vicdanıyla mücadele etmektir. Romandaki yazar olmak isteyen gençle -bu Cercas’ın ta kendisi!- dostluğu, Falk’ın içedönük ve bir başına geçirdi ği yaşamına yeni bir anlam katar.
Yazar olmak isteyen genç -Cercas!-, yükselen edebi şöhreti ve parçalanan aile hayatı ile Rodney Falk’ın kaderinin bağlantılı olduğunu keşfettiği anda roman, gerçeküstü bir boyut kazanıyor: Hızı, pişmanlıklarla altüst olmuş ruhlara usul usul sızıyor.
Sonsuz yetenekli bir yazar!
Roberto Bolaño
Sıradan gibi geliyor bunu okuyunca ama kesinlikle öyle değil.
Şok! Şok! Şok oluyorsunuz...
Kitaptan o kadar etkilendim ki sizinle de hissettiklerimi paylaşmak istedim. Kendi çapımda bir inceleme bu.
Her yeni kitap yeni bir serüven mantığında olan ben, hevesle okumaya başladım. Kalemim elimde! Kim ne derse desin ben bana dokunan her bir cümlenin altını çizerim okurken. Sonuna kadar kalemim çalıştı.
Yazarın yazım dili muhteşem, her bir duyguyu, durumu çarpıtıcı bir şekilde anlatmış. Upuzun cümlelerde her bir kelime birbiri ardına dizi dizi dizilmiş ve siz kaybolmadan cümlenin sonuna gelmişsiniz. Harika…
Yukarıda gördüğünüz, kitabin orijinal kapağı, Türkçe çevirisinde farklı, keşke bu olsaymış çünkü bu kitabın kahramanı Rodney’in zipposu.
Türkçe çevirisinin kapağı ise bu.
Çevirmeni Gökhan Aksay’ı ayrıca tebrik etmek gerek, aslında sadık kalınarak ve yazarın tarzı korunarak çalışılmış. Çünkü bu kitapta muhteşem bir edebiyat var.
İlk sayfadan itibaren sizi içine alan roman, her bir cümle öylesine derin ki, durup düşünmenizi istiyor. Kurgunun hızı, ışık hızına benzetilmiş belki de, her bir sahne pat diye önünüze apaçık seriliveriyor. İçinizin burulduğu, sızladığı hatta kanadığı yerler çok. Derinden sarsılacağınız, kendinize bir sürü soru soracağınız, uzun uzun düşüneceğiniz cümleler var.
Yazar size bir kitap nasıl yazılır, nasıl okuyucuya ulaşır sorularının cevabını da veriyor. Kitap akıp gidiyor hızını yakaladığınızda.
Kurgu çok iyi. Sır içinde sır gizli.En muhteşemi ise yazar sizi bu sırlarla muallakta bırakmıyor, hani bazen okuduğunuz kitap biter ve öylece kalakalırsınız bu kitapta o yok, yazar herşeyi olağanüstü bir akıcılıkla açık ediyor. Açık ettikleri ise zaten açık yaralar… Kapanmayacak yaralar…
Cercas diyor ki; (Altını cizdiğim cümlelerden)
“Yazar, gerçekle oynar, sıradan insanlar ise onlarla bir şey yapamaz…”
“Bilmiyorum, belki de doğrudur, yalnızca iki tür insan olduğu: bir tarafta kötü davranan ama daima iyi davrandığını düşünen insanlar, öbür tarafta iyi davranan ama daima kötü davrandığını düşünenler.”
Eğer bu yazı sizi kitaba ulaştırır ise yorumlarınızı bekliyorum.