top of page

Orlando, artık bir şehir ismi değil!

Nov 23, 2024

3 min read

0

4

0

Orlando, sadece bir şehrin ismiydi benim için geçen haftalarda. Amerika’da her anne babanın çocuklarını götürmek için, eğer çocukluklarında götürülmedilerse kendilerini için pahalı bir tatil aktivitesi şehri; Disneyland…Dolup taşıyor, diğer dört lokasyonlarına da rağbet aynı. Los Angelas, Florida, Paris ve Tokyo’da var; masalların şehri.

Benim ilgi alanıma hiç girmedi nedense, halbuki masalları da severim. Son zamanlarda yapılan anime filmleri bile seyretmişliğim var, sanırım benim masal dünyam hala Dede Korkut hikayelerinde kaldığı için.

Neyse anlatacaklarıma gelelim, Orlando, okuma grubum “SatırArası Kitap Klübü” ile artık bir şehir ismi değil. Okumamızı öneren arkadaşıma buradan da teşekkür edeyim.

Orlando artık güzel bir kadın, yakışıklı bir erkek, pürüzsüz bir ten, güzel bacaklar, zeki bir kadın, çevik bir savaşçı, bir şair, aşkı için her şeyini bırakmaya hazır bir erkek, bir diplomat, bir çingene, ve nereye ait olduğunu belki de bilemediğimiz duygular…

Virginia Woolf’un “Orlando” adlı eserinden bahsediyorum. Okumadı iseniz, daha okuma listenize almanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

Orlando bir biyografi, ama yaklaşık 300 yıl kadar yaşayan bir karakterin hayatı. Bir kimlik ve dönüşüm mücadelesi.

 Virginia Woolf, modernist öğelerle, yenilikçi edebi tekniği ve doğrusal olmayan anlatım tarzıyla toplumdaki ve edebiyattaki farklı bakış açılarını sunuyor. Birden fazla yaşam boyunca cinsiyetler arası sorunsuz bir geçiş yaparak, kimliğin toplumsal normlar ve kişisel iç gözlem tarafından nasıl şekillendirildiğine dair alışılmadık bir bakış açısı gösteriyor bize.  







Woolf’un hayat hikayesi oldukça ilginç ve hüzünlü. Ben çok üzüldüm, bu tür insanlar daha üretecekleri birçok şey varken neden erken gitmeyi tercih ederler ki? Bir çok büyük sanatçılarda olduğu gibi onun da iç dünyası çalkantılı, ve baş edemediği duyguları onu da intihara sürüklüyor. Virginia 1882 de Londra’da doğmuş, Victoria döneminde okula bile gitmeden, babasının sayesinde kendini yetiştirmiş bir cevher aslında. Babası “sör” ünvanlı, olan 65 ciltlik ulusal biyografi sözlüğünün editörü. Babası ve annesi başarısız ilk evliliklerinde eşlerini kaybettikten sonra evleniyorlar, bu evliliğin üçüncü çocuğu Virginia. Ailede birçok entelektüel ve sanatçının arasında büyüyen Virginia ve ablası babasının ilk evliliğinden olan abilerin tacizine uğramış, bu Virginia’nın sonraki yıllarda yaşayacağı travmaların temellerinden biri, büyük bir utanç sebebi onun için. Erken yaşlarında annesini, hemen ardına üvey ablasını kaybetmesi ağır bir depresyona girmesine, halüsinasyonlar görme, gaipten sesler duymaya başlamasına sebep olur. Tam iyileşmeye başlamışken babasının da kaybedince tekrar dibe vurmuş, ilk intihar girişimi bu zamanlara rastlar.

Edebiyat dünyasındaki birçok önemli insanla kurduğu Bllomsbury grubu ile düşünce ve duygularını daha çok yazarak ifade etmeye başlayan Woolf erkeklerin çoğunlukta olduğu gruplarda olsa da kadınlardan hoşlandığını fark etti, bu dönemde iç karmaşalarının içinde kaybolan Virginia bir süre bir klinikte tedavi gördü. Aynı grupta olan Leonardo Woolf ile evlendi. Leonardo aslında ona bir koca olmayacak, hasta bakıcılık yapacak, gündelik yaşantısını düzenleyecek, kitaplarını basmak için yayınevi kuracak kişiydi. Evliliklerinde cinsellik yoktu, sadece iki yakın arkadaştılar. Evliliklerinin ikinci yılında bir kez daha intihar girişiminde bulundu. Bu girişimden kıl payı kurtuldu. Bu dönemde sürekli yazmaya başladı, ressam ablasından esinlenerek yazılarını ayakta yazıyor, bitirdiğinde ise aralıksız konuşuyordu. Hatta bir seferinde 48 saat hiç susmadığına Leonard anlatmış. İniş çıkışlarla devam hayatına 1941 yılında yine bir depresyon döneminde başarısızlık korkusu içinde ceplerine taşlar doldurarak girdiği gölde son vermiş.


Woolf, modernist edebiyatta önemlidir, “stream of Consciousness” (Zihin Akışı) anlatım tekniğini geliştirmiştir.  Mrs. Dalloway, sanırım en bilinen romanı, “saatler” adlı bir filminde konusu. Kadro muhteşem ve film çok güzel, tavsiye ederim. “Kendine ait bir oda” adlı eserinde kadın yazarların eşit haklara sahip olduğunu savunmuş ve feminist hareketi üzerinde büyük bir etki yaratmıştır.

Biz gelelim Orlando’ya


“Çekim cinsiyetin sınırlarıyla sınırlı değildir, cinsiyet değişikliği kimlikleri değiştirmez. Giysiler kimliğimizin uzantısı olarak sunulur ve çapraz giyinme hareket özgürlüğü sağlar.”

Orlando Victoria döneminde cinsiyet uyumluluğunun baskısını hisseder, özsel iyiliği sorgulamaya başlar. Bilinçli ve bilinçaltı arzuların içiçe geçmesi Woolf’un ikilemlerini göz önüne serer. Orlando’nun cinsiyet gerçeği, bu gerçeğin tersine çevrilebilir doğasına dayanır.

Zaman, cinsiyet ve kimlik arasındaki çizgileri bulanıklaştıran eser yüzyıllar boyunca heyecan verici bir yolculuğa çıkarıyor, erkekten kadına dönüşümü inceliyor. Birden fazla yaşam boyunca cinsiyetler arası sorunsuz bir geçiş yaparak, kimliğin toplumsal normlar ve kişisel iç gözlem tarafından nasıl şekillendiğine dair alışılmadık bir baskı kuruyor. “Eşcinsel aşk” sansasyoneleştirmeden, ahlakileştirmeden önümüze seriliyor. Erkek ya da kadın olmanın ne anlama geldiğine dair önceden edinilmiş fikirler tarafından nasıl kısıtlandığımızı gösteriyor. Bir dönem İstanbul’da da yaşayan Orlando’nun lokasyon olarak istanbul’u  iki kıtayı bağlaması anlamında kullandığını düşündürdü bana. Kitabında zamanı doğrusal kullanmayan Woolf, zaman kavramını sayılarla tiye alıyor, evin 365 odası, 52 merdivenle inilen çıkılan katları var, Orlando hep 33 yaşında, 7 günlük uykudan sonra cinsiyet ya da zaman dilimi değişiyor. Bir an için sayfalar yazılmışken bir cümlede yüz yıl geçiyor. Meşe ağacı metaforu çok özel. Meşe ağacı nasıl zaman içerisinde geçirdiği gövdesel değişime rağmen özünde hep aynı kalabiliyorsa insan kişiliği de değişimlerden etkilenmeden varlığını sürdürebilir, diyor Virginia Woolf. Kitabın aynı isimle uyarlanmış filmi de bence başarılı.

              Bu yazı ilginizi uyandırır ve kitabı okursanız, size hissettiklerinizi paylaşırsanız sevinirim.




 

Nov 23, 2024

3 min read

0

4

0

Comments

Share Your ThoughtsBe the first to write a comment.
bottom of page